YAHYA HAYATİ PAŞA (1894-1895 İzmir Belediye Başkanı) KÖŞKÜ-BAYRAKLI / Aralık 2010 yılında yanıp kül oldu bu resimlerde mazide kaldı

Yrd.Doç. Dr. Sadık Kurt’un yaptığı araştırmaya göre İzmir Körfezi'nde vapur işletmek için imtiyaz talebinde bulunan ilk girişimci Demistokles Baltazzi olmuş. Aynı tarihlerde İzmir Belediyesi de körfezde vapur işletmek için girişimde bulunmuş, ancak bu başvuru “belediyenin yeterli sermayesi ve vapur işletmeye yeterli gücü olmadığı” belirtilerek kabul edilmemiş ve  İzmir'de vapur işletme imtiyazı İzmirli  Yahya Hayati Paşa'nın başkanlığını yaptığı bir gruba verilmişti.
Yahya Hayati Paşa’dan da söz edelim hemen: Akrabalarının bir türlü yerel yöneticilerle anlaşamaması sonucu Bayraklı’daki köşkü giderek harabeye dönüşen dönemin İzmir’deki en ünlü kimliğidir… 15 Ağustos 1883’te imtiyazı alan Yahya Hayati Paşa, İzmir Hamidiye Vapur Şirketi adıyla bir kumpanya kurarak, 1884 yılı Şubat ayından itibaren körfezde yolcu taşımacılığına başlarmıştır.
Şirketin kurucuları Yahya Hayati Paşa, Balyozzade Matyos, Karabet, İsayi, İsayan, Arnabutoğlu Dimitri, Eskinazi Erdid ve Kazancızade Mehmet Efendiler'di. Kumpanya iç körfezde Alaybey, Karşıyaka, Osmanzade, Bostanlı, Bayraklı, Konak, Karataş, Karantina, Kokaryalı iskelelerine düzenli seferler yapacaktı.
Cumhuriyet'in belediye reisi olmak

    Dünden Bugüne / Sabri Yetkin
       
        Osmanlı İmparatorluğu, siyasal açıdan güçlü olduğu 16. Yüzyıl'da Doğu Akdeniz'deki ticari üstünlüğünü kaybetmemek için Batılı uluslara ticari ayrıcalık demek olan "kapitülasyon haklarını" vermişti. Başlangıçta süreli ve sınırlı olan bu imtiyazlar, Osmanlı devletinin zayıflaması sonucunda sürekli hale gelmiş ve imtiyazların niteliği de gün geçtikçe fazlalaşmıştı. Kapitülasyonlar sayesinde nüfuzu artan Batılı uluslar, Osmanlı devletine her türlü baskıyı yapar hale gelmişlerdi. Özellikle Osmanlı devletinin ekonomik ve siyasal açıdan ciddi sıkıntıya düştüğü 19. Yüzyıl içinde kapitülasyonlar, adli, mali, siyasi nitelik kazanmıştı.
    İzmir'in ticari kimliğinin ön plana çıkmaya başladığı 17'inci Yüzyıl'dan itibaren, Avrupalı uluslar, Doğu Akdeniz kıyılarına yönelmişlerdi. 1610 yılında İngiltere ve Fransa konsolosluklarını İzmir'e taşıdılar. Kapitülasyonlar sayesinde ticari yoğunluk bu yöreye dönmeye başladı. İngiltere ve Fransa'nın ardından diğer ülkeler de İzmir'de konsolosluklarını açmıştı. Ülkelerinin haklarını korumakla görevli konsoloslar, aynı zamanda ticaretle de uğraşmaktaydı.
   
    Kapitülasyon: Koruma zırhı
    1838 yılında kapitüler hakları içeren, serbest ticaret anlaşması, İngiltere ile Osmanlı devleti arasında imzalanmıştı. 1838 Anlaşması ile İngiltere'nin elde ettiği ayrıcalıkları daha sonra Fransa, Hollanda başta olmak üzere, bir çok Avrupa ülkesi daha elde etmişti. Bu ayrıcalıklar sayesinde 1850 yılında İzmir'de 20 değişik ülkenin tüccarları büyük ticaret evleri kurmuşlar ve bu ülkelerin 17 tanesi şehirde konsolosluk açmışlardı.
    İzmir'deki konsoloslar, konsolosluk çalışanları, tebaası, tüccarları kapitülasyonlar nedeniyle ciddi ayrıcalıklara ve dokunulmazlıklara sahiplerdi. Batılı ulusların konsolosları ve tüccarları dokunulmazlık zırhına bürünmüş ve her dilediklerini Osmanlı yöneticilerine yaptırır hale gelmişlerdi. 19. ve 20. Yüzyıl'da Osmanlı kolluk kuvvetleri ve adli görevlileri kapitülasyonlar nedeniyle yabancı ülke tebaası bir kimsenin evini, ticarethanesini, malını arayamaz, kovuşturamaz, göz altına alıp, sorgulayamazdı. Tüm bu işlemler ancak kişinin bağlı olduğu ülkenin konsolosluk görevlileri tarafından yapılabilirdi. Durum böyle olunca, kendilerini son derece güçlü gören konsoloslar, kapitülasyonlar sayesinde güçlenmiş olan siyasi nüfuzlarını kullanarak, her konuda müdahale hakkını kendilerinde bulmuşlardı. Ülkelerine yazdıkları raporlarda İzmir'deki yerel yöneticilerin niteliklerini ve faaliyetlerini bildirmekten geri durmamışlar, hatta yerel yöneticiler için ciddi baskı oluşturmaya başlamışlardı.
   
    Yangınların kenti
    1879 yılında İzmir'de bir olay sonrası yaşananlar, İzmir'deki konsolosların ne kadar güçlü olduğunu ve yönetime baskı yaparak, istedikleri kararları aldırtabildiklerini yansıtmaktadır.
    İzmir bir anlamda yangınların kentidir. Kentte tarih boyunca bir çok yangın yaşanmış, ancak kent her yangın sonrasında yeniden dirilme başarısını göstermişti. Ne var ki, kent yangınlarla bu kadar sarmaş dolaş olmasına rağmen merkezi bir itfaiye teşkilatına sahip olamamıştı. Bu önemli hizmet, daha çok sigorta kumpanyalarının itfaiye örgütleriyle, geleneksel tulumbacı teşkilatıyla ya da konsoloslukların tulumbacılarıyla sürdürülürdü.
   
    Tulumbacı başına dayak attı
    5 Ağustos 1879 gece yarısı İzmir'de bir büyük yangın yaşanmıştı. Doğal olarak kentin yöneticileri, tulumbacılar ve ahali, yangını söndürmek için seferber olmuştu. Ancak yangın söndürme çalışmaları sırasında tatsız bir olay yaşanmıştı. Nedeni bilinmeyen bir sebepten dolayı, dönemin Belediye Reisi Yahya Hayati Paşa, İzmir'deki İngiliz Konsolosluğu'nun tulumbacı başını feci biçimde dövmüştü.
    Reisin konsolosluk görevlisini dövmesi, konsolosluk tarafından bir skandal olarak görülür ve konu birden bire diplomatik bir soruna dönüşür. İngiltere konsolosu derhal vilayete giderek, Vali Paşa ile görüşür. Görüşme sırasında Reis Yahya Hayati Paşa'nın görevden azledilmesini talep eder.
    Konsolosun bu yöndeki talebi üzerine Vali Paşa, reis hakkında soruşturma açtıracağını, görevden alarak, mahkemeye vereceğini ve suçu sabit olursa azledeceğini vaat eder. Vilayet makamı, Yahya Hayati Paşa hakkında soruşturma açtırır, yargılanır ve sonuçta beraat ederek, memuriyetine iadesi karara bağlanır.
   
    İngiliz'den tehdit dolu üslup
    İngiltere konsolosu taleplerinin yerine getirilmemesinden dolayı, reisin azli konusunda ısrarcı olur ve Hariciye Nezareti'ne (Dışişleri Bakanlığı'na) şikayette bulunur. Konsolos şikayet dilekçesinde, Valinin azil vaadini yerine getirmediği gibi, reisi memuriyetinde bırakıp himaye ettiğini, hatta yerel gazetelere baskı yaparak, dayak konusunda yayın yapmalarını önlediğini iddia eder. Dilekçenin devamında, itibarının sarsılmasını gerekçe göstererek Valilikle münasebetlerini kestiğini açıkladıktan sonra, yazısını şu cümlelerle sona erdirir: "Reis 48 saat içinde azledilmediği takdirde durum, İngiltere'ye bildirilecektir ve gereği yapılacaktır."
    Yazının son cümlesindeki tehditkar üslup, konsolosların ulaşmış olduğu gücü net biçimde yansıtmaktadır. Belediye reisinin konsolosluk tulumbacısını dövmesi nedeniyle yaşanan olayların diplomatik krize dönmesi üzerine, baskılara dayanamayan Valilik, doğal olarak Yahya Hayati Paşa'yı belediye reisliğinden azleder.
    Osmanlı İmparatorluğu'nun 16'ncı Yüzyıl'da verdiği kapitülasyonlar, zaman içinde Batılı ülkeleri son derece güçlendirmiş ve zabıta olayları gibi nedenlerde bile, belediye reislerini azlettirebilecek konuma ulaşmışlardı.
    Osmanlı yönetimi, 20'inci Yüzyıl'da kapitülasyon zincirlerinden kurtulmak için savaş dönemlerinde bir takım girişimlerde bulunmuş, ancak başarılı olamamıştı.
   
    Ve bağımsız Türkiye...
    Bağımsızlık Savaşı sonrasında Ankara Hükümet'inin en büyük çabası kapitülasyonların kaldırılması olmuştu. Lozan barış görüşmelerinin ana teması kapitülasyonlardı. Konferansta Batılı uluslar kapitülasyonların kaldırılmasına şiddetle muhalefet etmiş ve eski ayrıcalıklarının devamını savunmuşlardı. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barışı ile kapitülasyonlar kaldırılmış ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin yolu açılmıştı. Cumhuriyet rejimi sayesinde, kapitülasyonlar altında ezilen, konsolosluk baskılarıyla belediye reisleri azledilen bir yapıdan, onurlu bir ülke konumuna ulaşıldı. Yakında gerçekleştireceğimiz yerel seçimlerde seçilecek reisler, cumhuriyetin sağladığı nimetlerini, kazanımlarını bilerek, cumhuriyete yaraşır olduklarını ispatlamak durumundalar.
   
    ege@milliyet.com.tr









































































Yorumlar

Unknown dedi ki…
Bayraklının görüntüsünü bozuyor bu virane.
MERAL dedi ki…
Nasıl da güzelmiş... Hiç değeri bilinmemiş ve yok olup gitmiş... Yazık :((((
Okutan dedi ki…
Viraye sahip çıkmayın sonra görüntüyü bozuyor ayıptır milli miras yok olmuş

Bu blogdaki popüler yayınlar

PATERSON KÖŞKÜNÜN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ

İZMİR TÜRBE VE YATIRLARI

KAYBOLAN BİR CENNET: PINARBAŞI